atatürkün spora verdiği önem ile ilgili şiir
Gözlerim Arıyor Seni Her Yerde - Ayrılamam Ölsem Bile - Tam Üç Sene - Gönül Durmaz Su Gibi Çağlar - Bahçenizde Sümbül Olsam Sevdiğiniz Bir Gül Olsam - Etme Beyhude Figan Vazgeç Gönül - Çiçekten Nağmeden Bir Deste Bağlar - Aşkınla Yanan Gönlüme - Bir Yer Ki Sabah Olmayacaktır - Delisin Deli Gönlüm - Yanık Ömer - Sabah Yıllardan Beri - Sarı Zeybek
BatıTrakya Türk azınlığının yürekli sesi Dr. Sadık Ahmet Anılıyor. GÜNÜN ŞİİRİ - Abad Olurum.. Beşiktaş 0-3 Wolverhampton hazırlık maç özeti
ŞiirAtatürk Gibi Olmaya Çalışmak - Serdar Yıldırım: Atatürk Şiirleri: 4: 12 Haz 2022: Radyo Tema 19 MAYIS - ATATÜRK'Ü ANMA-GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI TEMALARI: Milli Bayramlar: 8: 19 May 2022: Yıldönümü 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun Milli Bayramlar: 6: 18 May 2022: S: Güzel Hikayeler
21Kas 2008. #3. Eğitim Programları. M. Kemal’in büyük zaferini kutlamak üzere İstanbul’dan Bursa’ya giden kalabalık bir öğretmenler grubu ile Bursa öğretmenlerine Şark Tiyartrosu’ndaki gece toplantısında Atatürk: “Görülüyor ki, en önemli ve feyizli görevlerimiz milli eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde
Atatürkspor yapmaya vakti olunca yazları yüzerdi, kışları Ankara’da arazide at sırtında dört nala koşmasını severdi. Cumhuriyetin kurulması için gösterdiği gayretten dolayı 13 Ekim 1923 tarihinde İsmet Paşa’nın meclise verdiği dilekçe ile Ankara başkent olmuş. Eylül Derin Koca-10 - İstanbul Babam'ın 23
Site De Rencontre Par Affinité Politique. Atatürk ve Spor Atatürk'ün ölümünü takip eden günlerde, o zamanlar yalnız Avrupa'nın değil, dünyanın en ünlü gündelik spor gazetesi olan ve Fransa da yayınlanan "L'Auto", yayınladığı geniş bir makalede "Atatürk'ün spora verdiği büyük önemi uzun uzun överken şunları da yazmıştı"Dünyada ilk defa beden eğitimini mecburi kılan devlet adamı o oldu. Yalnız kâğıt üzerinde ve nutuklarda değil, bunu bilfiil yerine getirdi. Stadyumlar ve çeşitli spor merkezleri tesis ettirdi. Halkevlerinin spor kollarını bizzat mürakabe etti ve milletin mukadderatına hâkim olduğu günden itibaren Türkiye'de spor, gittikçe artan bir önem ve değer kazandı..."Atatürk ileride de göreceğimiz gibi; gerçekten, dünyada beden eğitimini ülkesinde mecburi kılan ilk devlet adamıydı. Onun "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sözü de, yarattığı genç Türkiye devletinin geleceği için düşündüğü ana esaslardan biriydi hiç kuşkusuz. Nitekim daha Cumhuriyetin ilanından önceki günlerde hazırlanan hükümet programlarında da bunu bulmak ve görmek Ağustos 1923 tarihli hükümet programında bu konuda şu satırların yeraldığı dikkati çeker "...Maarifin terbiyevi vazifelerinden birincisi, çocukların terbiye ve talimi, iki ncisi terbiye ve talibi, üçüncüsü milli güzidelerin yetiştirilmesi için lazım gelen vasıtaların izhar ve teminidir. çocukların terbiye ve talimi bittabil mektepler vasıtasıyla temin edilecek ve mekteplerin asri tekemmulata mazhar olabilmeleri için muallimlerin daha iyi yetiştirilmesine ve tatil zamanında açılacak derslerle tevsi-i malımat etmelerine, binaların islahına, alat-ı dersiyenin ikmaline çalışılacaktır. Halkın talim ve terbiyesi için gece dersleri ve çırak mektepleri tahsis olunacak, halk lisanı ile halkın ihtiyacına muvafık milli güzidelerin yetiştirilmesi için istidat ve kabiliyeti tebarüz eden ve ailesinin kudret-i maliyesi müsaid olmayan gençler orta ve yüksek mekteplerde suret-i mahsusada himaye ve muavenete mazhar olacakları gibi ihtisas peyda etmeleri için Avrupa'daki irfan mekteplerine gönderileceklerdir. Muhtelif şuabat-ı ilmiye ferdin bedeni ve fikri kabiliyetleri gibi ahlaki ve içtimati kabiliyetleri de inkişaf ettirilecektir. Bu maksada vusul için bir Terbiye-i Bedeniyye Darülmualilmini açılacak, izcilik teşkilatına ehemmiyet-i mahsusa verilecek, programlar ile mektepler teşkilatı tedricen içtimai esasata tevcih olunacaktır..." Hükümet programında bahsi geçen "Terbiye-i Bedeniyye Darülmualilmini" çok geçmeden kurulup "Gazi Terbiye Enstitüsü" adı altında Ankara'da hizmete girmişti nitekim."Atatürk, Türk sporunun ilk öğreticilerinin yetiştirilmesi konusunda da acele göstermişti. Beden Eğitimi öğretmeni yetiştirecek okul tesis edilmeden önde çapa Muallim Mektebi'nde bir kurs açılmış ve bunun başına da Avrupa'da beden eğitimi öğrenimi yapmış bulunan Selim Sırrı Bey Tarcan getirilmişti. Bu arada bayan beden eğitimi öğretmeni yetiştirmek üzere de ısveç'ten iki bayan öğretim üyesi getirtilmiş, bunlarda çapa Muallim Mektebi'ndeki özel kurslarda görev alarak kız öğrencileri bu konunun üzeinde büyük bir titizlikle durduğundan bu da kâfi görülmemiş ve öğretmen adayları arasında, bu dokuz aylık kursta başarı gösterenler ihtisasta bulunmak üzere Avrupa'ya gönderilmişlerdi. Atatürk bu kurslara subayların da katılmalarını özellikle arzulamıştı. Bu nedenle kursa katılıp başarı sağlayan subaylar da askeri okullarda modern beden eğitiminin ilk tatbikatçıları olabilmeleri için Avrupa'ya ihtisas eğitimine yollanmışlardı. 8 Ocak 1925 tarihli "Vatan" gazetesinin birinci sayfasında yayınlanan bir haber fotoğraf bu konuda pek ilginç ve değerli bir kanıttır. "Avrupa'ya Tahsile Gidecek Gençlerimiz" başlığı altında yayınlanan bu haberde şöyle denilmektedir "Maarif Vekaleti tarafından muallimlik tahsil edilmek üzere birkaç gencin Avrupa'ya izamı gönderilmesi takarrür ettiğini kararlaştırıldığını yazmıştık. Yapılan musabaka imtihanında muvaffak olan gençlere dün harcırahları tesviye edilmiştir yollukları verilmiştir. Bunlar üç güne kadar Avrupa'nın muhtelif şehirlerine gideceklerdir. Bu gençlerden Vildan Aşir ve Suad Hayri Beyler Terbiye-i Bedeniyye BedenEğitimi tahsili için Belçika'nın Gand şhrine; Ulvi cemal ve Cezmi Rıfkı Beyler Musiki tahsili için Paris'e, Sadi Bey Ulum-u Tabiiye Tabii bilimler tahsili için Berlin'e, Muhiddin Sebati ve Refik Bey'ler de Resim tahsili için Paris'e gideceklerdir.".Bu gençlerden Sadı Irmak ve Suat Hayri ürgüplü daha sonra tarafsız Başbakan olarak devlet hizmetinde bulunan kişiler olacaklardı; Vildan Aşir Savaşır da uzun yıllar Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü yapacaktı... Ankara'da kurulan "Gazi Terbiye Enstitüsü"nün beden eğitimi bölümü için Almanya'dan Kurt Dainas adına bir uzman öğretmen getirilmişti ve bu bilgili hoca tarafından bu enstitünün Beden Eğitimi bölümü faaliyete geçirilmişti. Bu sırada ihtisas için Avrupa'ya gönderilmiş bulunan asker ve sivil beden eğitimi öğretmenleri de yurda döndüklerinden genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Beden Eğitimi öğretim kadrosu vücut bulmuş sporunun temelini oluşturacak bu beden eğitimi ve spor uzmanları konusunun bu yolla halline çalışırken Türk sporu da ciddi olarak ele alınmıştı. "Türkiye ıdman Cemiyetleri ıttifakı", Türk sporunun ilk resmi örgütü olarak vücut bulup faaliyete geçmiş durumdaydı. Bu örgütün durumu Bakanlar Kurulu'nun 16 Ocak 1924 tarihli toplantısında ele alındı. Ali Sami Bey Yen tarafından örgüt adına verilen dilekçe üzerinde görüşmelerde bulunan Atatürk başkanlığındaki ıcra Vekilleri Heyeti Bakanlar Kurulu, 170 sayılı kararıyla Türkiye ıdama Cemiyetleri ıttifakı'nı "Türk gençliğinin terakki ve tealisine hadim ve kayd-ı menfaatten tamamen azade olduğu ve her memlekette ıdman Cemiyetleri'nin bu surette telakki edilerek her türlü himayeye mazhar bulundukları cihetle" kaydı ile "menafii umumiyeye hadim cemiyet kamu yararı dernek" kabul edilmişti. Bu kararla Türkiye'de devlet ilk kez spora ve sporcuya yardım eli uzatmış oluyordu. Böylece Başvekil ısmet Paşa'nın kısa bir süre önce Türkiye ıdman Cemiyetleri ıttifakı Reisi Ali Sami Bey'e "Hükümete güvenin, bütçeye spor için tahsisat konulacaktır" şeklinde verdiği sözün ilk bölümü de yerine getirilmiş oluyordu. Türk sporunun iki büyük örgütünüm; "Türkiye ıdman Cemiyetleri ıttifakı" ile "Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi"nin başında bulunan iki değerli spor adamı ıttifak Başkanı Ali Sami Yen ile Komite Genel Sekreteri ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin Türkiye Temsilcisi Selim Sırrı Tarcan Beyler biraraya gelip Türkiye'nin 1924 Paris Olimpiyat Oyunları'na katılmasının gerektiğine karar verdikleri zaman Türkiye Cumhuriyeti henüz ilk aylarını yaşıyordu. Avrupa'nın en güçlü devletlerine karşı yaptığı savaştan yeni çıkmış muzaffer Türkiye'nin spor dünyasının bu en büyük gösterisine katılmasında yalnız sportif açıdan değil, politik bakımından da büyük yarar olacağı muhakkaktı. Ancak ne ıttifak, ne de Komite böylesine bir masrafı karşılayabilecek parasal güce asla ve asla sahip değillerdi. ıkisi biraraya gelseler bile bu masrafın altından kalkabilmelerine imkan yoktu. Bu konuda hükümetten yardım istenmesini uygun gördüler. Genç Türkiye Cumhuriyeti de parasal yönden ciddi bir sıkıntı içindeydi. Böyle olmasına rağmen Atatürk'ün emir ve direktifleriyle Türk sporu için bu yardım yapıldı. Yine aynı tarihi 16 Ocak 1924 taşıyan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile, 1924 Olimpiyat Oyunları hazırlıkları için ve "şimdilik" kaydıyla lira Türkiye ıdman Cemiyetleri ıttifakı Merkez-i Umumisi emrine verildi. Bu kararnamenin altında Bakanlar Kurulu üyeleriyle birlikte Cumhurbaşkanı olarak da Gazi Mustafa Kemal'in imzası genç Türkiye Cumhuriyeti, 1924 Paris Olimpiyat Oyunları ile en büyük spor organizasyonunda ilk kez temsil edilmiş oldu. Türk sporcuları atletizm, bisiklet, eskrim, futbol, güreş ve halter dallarında dünyanın en seçkin sporcularıyla yarışmak ve dünya sporunu yakından görüp tanımak imkan ve fırsatını buldular. - Okuma Sayısı Bu yazı 9586 defa okunmuştur.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün spora verdiği değer ve sporcuya verdiği önemi anlatan sözleri bir araya getirdik. Atatürk’ün spor ve sporcuyla ilgili en güzel sözleri Facebook, instagram, twitter, whatsapp veya diğer sosyal medya hesapların dan paylaşabilirsiniz. Ben Türk gençliğinin spor yaparak güçlü olmasını isterim. Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır. Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim. En güzel coğrafi vaziyette ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirme kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifade etmeyi bilmeliyiz. Spor, ahlaktır. Spor bir insanın her durumda farklı olmasını sağlar. Sağlam Kafa Sağlam Vücutta Bulunur. Her ulus çocuklarının sıhhatli ve gürbüz olmaları için yaşadıkları bölgenin sıhhi şartlarını temin etmek, devlet halinde bulunan siyasi teşekküllerin en birinci ödevidir… Bir insan hayatında büyük bir muvaffakiyet kazanabilir. Fakat, yalnız onunla övünerek kalmak isterse, o muvaffakiyet de unutulmaya mahkumdur. Onun için çalışmak ve daima muvaffakiyet aramak, herkes için esas olmalıdır. Cumhuriyet, fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek seviyeli muhafızlar ister. Zafer, zafer benimdir diyebilenin; başarı, başaracağım diye başlayanın ve başardım diyebilenindir. Yorgunluk her insan, her mahluk için tabii bir haldir. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevi bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür. Mustafa Kemal Atatürk’ten Spor İle İlgili Sözler Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlak da bu işe yardım eder. Zeka ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zeka kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim. Dünya spor hayatı ve spor dünyası çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı, bizim için daha mühimdir. Çünkü ırk meselesidir, ırkın ıslahı ve kişayişi meselesidir ve hatta biraz da medeniyet meselesidir. Denizciliği Türk’ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve onu en kısa zamanda başarmalıyız. Türk Çocuğu! Her işte olduğu gibi, havacılıkta da, en yüksek düzeyde, gökte, seni bekleyen yerini, az zamanda dolduracaksın. Bundan, gerçek dostlarımız sevinecek, Türk Ulusu mutlu olacaktır. Müspet ilimlerin temeline dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan bahtiyar, kuvvetli bir nesil yetiştirmek siyasetimizin açık gayesidir. Dünyada yenilmez kimse, yenilmeyen takım, yenilmeyen ordu, yenilmeyen kumandan yoktur. Yenilgilerden sonra üzülmek de tabiidir. Ancak bu üzüntü insanın maneviyatını yok edecek, onu çökertecek seviyeye varmamalıdır. Yenilen, toparlanarak kendini yeneni yenmek için olanca gücü ile, azimle daha çok çalışmalıdır. Spordan yoksun olan bir gençlik nasıl ki vatan müdafaası sırasında etkili olamıyorsa, insan denen varlığın kafa yapısı da ne derece tekâmül ederse etsin, bedeni inkişafı noksan ve yetersiz olursa, o kafayı ileriye götüremez, taşıyamaz. En güzel coğrafi vaziyette ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirme kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifade etmeyi bilmeliyiz. Yurt savunması bakımından bu derece ehemmiyetli olan izcilik, ferdi ve milli eğitim bakımından da o nispette önemlidir. Türk çocuklarına sporun bugünkü tekniğini öğretmek ve bunlardan bir kısmını bazı törenlerde ve bayramlarda dekor olarak koymak gerekir. Açık ve kat’i olarak söyleyeyim ki, sporda muvaffak olabilmek için her türlü yardımdan ziyade, bütün milletçe sporun mahiyetinin ve değerinin anlaşılmış olması gerekmekte, onu kalpte muhabbet ve vatani bir vazife olarak telakki eylemek lazımdır. Bütün millet ve memleket evlatlarını sportmen yapabilmek için sarf edilen çalışmanın ehemmiyet ve kutsiyeti aynı derecede kıymetli ve mühimdir. Atatürk’ün Gençlik İle İlgili Sözleri Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar; Türk gençliği, gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Muhterem Gençler, Hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır Galip gelmek ve mağlup olmak. Size Türk gençliğine tevdi ettiğimiz vicdan emaneti, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız. Sporda başarılı olmak için bütün milletçe sporun niteliği ve değeri anlaşılmış olmak ve ona kalpten sevgiyle bağlanmak ve onu vatani görev saymak gerekir.
Atatürk’ ün Anıları Spor Mustafa Kemal Atatürkün spora verdiği önem herkes tarafından bilinmektedir. Ulu önderin gençlere sporla ilgili bir bayram armağan etmesi de bunun Atatürk’ün futbolla ilgili bir anısını da en yakın arkadaşlarından Kılıç Ali’nin oğlu olan, devrinin ünlü futbolcusu Gündüz Kılıç, yıllar sonra kaleme aldığı ve Hürriyet gazetesinde yayınlanan bir yazısında, tatlı bir üslup içinde şöyle dile yakın arkadaşı Kılıç Ali’nin evine, ani bir ziyaret için uğradığında, evde başka kimse bulunmadığı için, gencecik Gündüz Kılıç tarafından ağırlanmıştı. Bundan sonrasını rahmetli Gündüz Kılıçtan nakledelim“..Atatürk şerbetini yudumlarken “gel şöyle otur da seninle konuşalım biraz” dedi ve bana karşısındaki koltuğu gösterdi. Oturdum ama inanın, içimin yağları eridi. İşin asıl zor tarafının bundan sonra başlayacağını hissediyordum. Çünkü Atatürk’ün, özellikle gençlere, değişik zeka soruları sorarak, onları imtihan etmekten pek hoşlandığını biliyordum. Mahcup olmak korkusu bütün benliğimi sarmıştı . Fakat çok şükür sorduğu soru, korktuğum türden olmadı .O sıralarda Milli Futbol Takımımız, Halkevleri Takımı adı altında, Rusya da beş, altı maç yapmıştı . Maçların çoğunda fena sonuçlar alınmıştı . Yaşımın pek genç olmasına rağmen ben de kadroya alınmıştım. Ülkesinde olup biten her şeyle ilgilenen Atatürk’ün, Rusya yenilgileri de gözünden kaçmamıştı. İlk sorusu “neden yenildiniz?” oldu. Kem küm ederek bir şeyler söylemeye çalıştım. Atatürk, pek üstelemeden ikinci sorusunu sordu “Peki bu yenilgiler seni çok üzdü mü?” dedi. Son derece üzüldüğümü anlatmaya çalışırken bir el hareketiyle beni susturup kendi konuştu“- Dünyada yenilmeyen kimse, yenilmeyen ordu, yenilmeyen takım, yenilmeyen kumandan yoktur. Yenildikten sonra üzülmekte tabidir. Ancak bu üzüntü insanın maneviyatını yok edecek, onu çökertecek seviyeye varmamalıdır. Yenilen, hemen toparlanmalı, kendini yeneni yenmek için olanca gücüyle azmiyle daha çok çalışmalıdır” dedi. Sonra futbolun nasıl oynandığını anlatmamı istedi. Hemen kağıt kalem aldım. Oyun sahasını çizerek, o zaman ki değimiyle müdafileri, muavinleri ve muhacimleri yerlerine yerleştirip, onların görevlerini ve ana kaideler ile hedeflerini anlattım. Atatürk“-Yahu desene, bizim harp oyunları gibi bir şey sizin oyun da. Sizin işde, strateji bilgisi ve kurmay kafası ister” diye önemser önemser başını SporlarıAtatürk, doğaya ve denize aşık bir insandı. Denize yakın olmak; yüzmek ve kürek çekmek, denizin sakin güzelliği karşısında, uzun kış aylarının yorgunluğunu çıkarmak amacıyla, Florya’daki Cumhurbaşkanlığı Deniz Köşkünü yaptırmıştır. Atatürk, Florya’nın en gözde plaj yeri olmasında büyük rol Köşkü’nün inşaatı, tam 43 gün sürdü. Ahşap köşk, 1935 yılı Temmuz ayında tamamlanarak, Atatürk’ün emir ve istirahatine tahsis olunmuştu. Atatürk, uzun kış aylarının yorgunluğunu, yaz aylarını geçirdiği bu deniz üzerindeki köşkte çıkarır, halkın arasında denize girer ve bol bol kürek Atatürk’ün bilfiil yaptığı üç spor vardır. Askerlik hayatında başladığı ve ömrünün son yıllarına kadar fırsat buldukça sürdürdüğü binicilik, İstanbul’da geçirdiği yaz tatillerinde devamlı olarak uğraştığı yüzme ve zaman zaman da kürek sporları…Yaz aylarında, Florya Köşkünde istirahatte bulunduğu günlerde, sandala binerek kürek çekerdi. Özellikle Moda koyunda yapılan yelken ve kürek yarışlarını, “Acar” motorundan veya “Ertuğrul” yatından izlemekten de büyük haz duyardı. Yat, koyda demirler, Atatürk ve beraberindekiler bütün günü, burada yarışı izleyerek geçirirlerdi. Yarışmaları dürbünle izleyen Atatürk, kazananları küpeşte kenarından alkışlar, onlara taktirlerini belirtirdi. Özellikle kabotaj bayramı yarışmalarında, Anadolu ve Rumeli fenerleri tahlisiye istasyonlarının kürek ekipleri arasındaki ezeli rekabetten doğan, iddialı ve çekişmeli yarışmayı izlemek Atatürk’ün pek hoşuna sporları merkezi olarak seçtiği yerAtatürk, 1937 yılında Fenerbahçe ve çevresindeki gezinti ve tetkikleri sırasında, Fenerbahçe Burnu’nun Kalamış Koyu’na bakan kıyılarını pek beğenmiş ve buradaki köhne mendireğin derhal onarılmasını; Fenerbahçe kıyılarının, gençliğin deniz sporlarıyla uğraşacağı bir merkez haline getirilmesi yolunda ilgililere direktifler vermişti. Fenerbahçe Burnu’nun Kalamış Koyuna bakan kıyılarının bu amaçla değerlenmesi, ancak onun ölümünden yıllarca sonra, kendiliğinden doğan bir ihtiyaçla mümkün olabilmiştir. Bu kıyıda bugün, İstanbul Yelken Kulübü, Fenerbahçe Spor Kulübü ve Galatasaray Spor Kulübü’nün deniz sporları tesisleri ve atçılığa özel bir merak ve sevgisi olan, aynı zamanda gayet iyi de at binen Atatürk, yurtta atçılığı ve yarışçılığı daima teşvik etmiş, yakınlarını adeta bu konuya ilgi göstermeye zorlamıştır. Türkiye’de atçılığı ve yarışçılığı teşvik amacıyla kurulan “Yarış Islah Encümeni” de Atatürk’ün büyük desteğini görmüştür. Bu encümenin vaki ricası üzerine, adına bir “Gazi Koşusu” ihdas olunmasına da severek izin vermiş 1926 ve böylece Türk yarışçılık dünyasının en önemli klasiği halini almış olan “Gazi Koşusu” 1927 yılından itibaren Türk yarışçılığına renk katmaya başlamıştır.
Atatürk'ün Spora ve Sporcuya Verdiği Önem Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, çağdaş bir toplum yaratmanın bütün unsurlarını tespit etmiş ve gerekli çözüm yollarını da beraberinde Türk Milleti’nin ve insanlığın hizmetine sunmuştur. Atatürk’ün her konuda olduğu gibi, spor konusundaki görüşleri de çağdaş, günümüz şartlarıyla bağdaşan, kalıcı ve geçerli görüşlerdir. Atatürk, emanetinin yücelmesi ve gelişmiş batılı ülkeler düzeyine ulaşabilmesi için genç kuşağın bedenen, ruhen, zihnen, fikren, ahlâken ve ilmen iyi yetiştirilmesi gerektiğine inanmıştır. Bu nedenle Atatürk, gençliğin “beden eğitimi ve spor” faaliyetlerine spor ve sporcuya büyük önem vermiştir. Bu önem Atatürk’ün sporcu kişiliğinden de her yönü ile teşvik eden Ulu Önder Atatürk, spor sayesinde zindelik ve güç kazanılacağını söylüyordu. Sağlık açısından vazgeçilmez bir unsur olan sporu kendisi de yapmaktaydı. En çok sevdiği spor ise güreşti. Güreşi her yönü ile teşvik ettiği gibi sık sık güreş müsabakalarını da izlemekteydi. Başarılı olan Milli güreşçileri tebrik edip ödüllendirdiği gibi, onların galibiyeti ile heyecanlanır, büyük sevinç duyardı. Özel bir sevg i duyduğu ağır sıklet dünya şampiyonumuz Çoban Mehmet’le bir müsabaka sonrası Florya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde şakalaşmış ve ona şöyle demişti- Sen herkesi kolayca yeniyorsun Mehmet, seninle güreş tutsak, beni de yenebilir misin?- Çoban Mehmet’in cevabı ise; “Sizi bütün dünya yenemedi Paşam, ben nasıl yenebilirim?…” Atatürk, Çoban Mehmet’in bu cevabı karşısında duygulanmış ve kendisini alnından bilfiil yaptığı üç spor vardı. Askerlik hayatında başladığı ve ömrünün son yıllarına kadar fırsat buldukça sürdürdüğü binicilik, İstanbul’da geçirdiği yaz tatillerinde devamlı olarak uğraştığı yüzme ve zaman zaman da kürek sporları… Yaz aylarında, Florya Köşkü’nde istirahatta bulunduğu günlerde sandala binerek kürek çekmeden çok hoşlandığı bilinen bir gerçektir. “Denize inmek medeniyetin şiarıdır” diyen Atatürk, İstanbul Fenerbahçe kıyılarının gençliğin deniz sporlarıyla uğraşacağı bir merkez haline getirilmesi yolunda ilgililere direktifler vermişti. Onun için sporu her yönü ile destekleyen, bazı spor dallarını ise bilfiil yapan Atatürk’ün spora verdiği değeri Türk Gençliğinin yetişmesi açısından rehber olarak görmek her alanda olduğu gibi sporda da bilim yolundan ayrılmamayı tavsiye ederken, sporun üzerinde ısrarla durmuş ve ona yeni bir benlik kazandırmıştır. “Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar, beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kuvvetli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir” sözleriyle de bunu dönemi spor politikası incelendiğinde, onun konuya bugünkü manâda baktığı, ancak o günün imkan ve şartları ile ülke yönetimi doğrultusunda olaya devletçi bir yaklaşım gösterdiği önderin Türk sporundaki ilk imzasını izcilikte görmekteyiz. 1915 yılında, “Osmanlı Genç Dernekleri Genel Müfettişliği” ne atanmasından kısa süre sonra bir rapor hazırlayarak zamanın hükümetine sunar. Bu raporunda Miralay rütbesindeki Mustafa Kemal’in Genç Dernekleri Yönetmeni olarak, üzerinde durduğu ana noktalar şunlardıYeni neslin fikri ve bedeni eğitimi için genç dernekleri ve izcilik ele 12 yaşından itibaren esaslar dahilinde eğitimi okullarda programlı kulüplerinde sağlığın korunması, spor fizyolojisi ele kulüp başkanları siyasetin dışında eğitimi ders Saatleri Türk sporuna gerçek desteği ve katkısı sporun ülkede yaygınlaştırılması ve örgütlenmesi yolunda olmuştur. Türkiye’nin ilk spor teşkilatı olan “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı” 1922′de İstanbul’da kurulmuştu. Cumhuriyet ilkelerine bağlı olarak kurulan bu ilk spor cemiyetinin ve federasyonlarının yöneticileri Atatürk’ün yarattığı ortamla seçimle belirlenmiş ve demokratik bir şekilde spor örgütlenmelerinin temelleri atılmıştı. Atatürk o günlerde, “Türk sosyal yapısında spor hareketlerini düzenlemekte görevli olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yükseltmeyi düşünürken sadece gösteriş için herhangi bir yarışmada kazanmak amacıyla bir spor politikası oluşturamazlar. Esas olan, bütün, her yaştaki Türkler için beden terbiyesini sağlamaktır” diyerek, sporda hedefin halkın sağlığı ve toplum sporu olduğunu işaret ederek, günümüzde hâla erişilmek istenen ideal olan “Herkes İçin Spor” hedefini tespit etmiş ve görevlileri bu konuda Ocak 1923 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında, “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı TİCİ” kamu yararına dernek olarak kabul edilmiş ve böylece ilk kez devlet spora ve sporcuya destek ve yardım elini uzatmıştır. Nitekim, Yeni Türk Devleti’nin bütün kaynak ve imkansızlıklarına rağmen, 1924 Paris Olimpiyatları’na katılma kararı da takdire şayan bir uygulama idi ve kararın altında Atatürk’ün imzası yılında yayınlanan köy yasası ile köylerde güreş, cirit ve atıcılık gibi köy oyunlarını özendirici hükümlere yer verilmiştir. 1930 yılında çıkarılan Belediye Yasası, belediyelere “çocuk bahçeleri, spor alanları, yerel ihtiyaçlara uygun stadyumlar yapmak ve işletmek” gibi yükümlülükler getirmiştir. Bu Gün hala uygulanmasına ihtiyaç duyulan bu yasanın, Atatürk’ün ölümünden sonra uygulanmamasının sonuçlarını bizler yaşadık; dileğimiz çocuklarımızın yaşamaması. Yine 1932 yılında Atatürk’ün talimatıyla kurulan halkevlerinin yapması gereken çalışmalar arasına spor da sporu, Atatürk döneminde devletin kontrolü Altına girmiştir. 1936′da Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın yerine yarı resmi bir kuruluş olan “Türk Spor Kurumu” kurulmuş ve zamanın tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne mücadeleye başlamak, Misak-ı Milli’yi ilan etmek ve Kuvayı Milliye’yi kurmak amacıyla, Samsun’da Anadolu topraklarına Ayak bastığı 19 Mayıs 1919 gününü de TBMM’nin 20 Haziran 1938 tarihinde 3466 sayılı kararı ile “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kabul edilmesini sağlayarak, Türk gençliğine verdiği önemi ortaya koymuştur. 23 Nisan Çocuk Bayramı gibi dünyada eşine rastlanmayacak kararlardan birini daha alan ve yasalaştıran Atatürk, Türk gençliğini spora yönlendirerek, enerjilerini vatansever bir duygu içinde, Türkiye’nin kalkınmasına yönlendirmeyi direktifleriyle hazırlanan ve ülkemiz sporunu 48 yıl yönlendiren 3530 sayılı “Beden Terbiyesi Kanunu” 29 Haziran 1938 Günü kabul edilmiştir. Atatürk’ün hastalığı yüzünden, TBMM’nin 1 Kasım 1938′deki açılışında Başbakan Celal Bayar tarafından okunan nutkunda spor için söylediği son sözleri şöyledir ” Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak lazımdır. Bu işte hükümetin şimdiye kadar olduğundan çok daha ciddi ve dikkatli davranması, Türk gençliğinin spor bakımından da milli heyecan içinde itina ile yetiştirilmesi önemli tutulmalıdır. Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Yüksek Kurultayın kabul ettiği “Beden Terbiyesi Kanunu’nun tatbikine geçildiğini görmekle memnunum”.Görüldüğü gibi, Atatürk’ün spor anlayışı, geçliğe yaklaşımı ve düşünceleri günümüzde güncelliğini hala bu kadar açık yol gösterici liderimize rağmen sporda istenilen noktaya henüz ulaşılabildiğimiz söylenemez. Buna rağmen sporun yaygınlaşmasında, eğitiminde, uluslar arası spor organizasyonlarında gerek milli takımlar düzeyinde gerekse kulüp takımları düzeyinde son yıllarda alınan başarılı sonuçlar ve spor tesislerindeki önemli artışlar sevindirici gelişmeler olarak kaydedilebilir. Bu gelişmeler, yeni nesillerin Atalarından alacakları ilhamla Türkiye’nin geleceğe daha emin adımlarla ilerleyeceğini ve her alanda olduğu gibi spor alanında da layık olduğu yere geleceğini göstermektedir. - Okuma Sayısı Bu yazı 81847 defa okunmuştur.
Ömrünün önemli bir kısmını askerlikle geçiren Atatürk spora ve beden sağlığına büyük önem vermiştir. Ülkede sporun gelişmesi ve sporcuların gelişmesi için çaba sarfetmiştir. Yeni nesillerin bedenlerini eğitmiş, spor yapan, kuvvetli bireyler olmasını arzu eden Atatürk spor yapmayı vatani görev saymıştır. Aşağıda Atatürk’ün spor ile ilgili sözleri yer almaktadır. -Ben sporcunun çevik ve namuslusunu severim. -Spor, ahlaktır. -Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır. -Sporda başarılı olmak için bütün milletçe sporun niteliği ve değeri anlaşılmış olmak ve ona kalpten sevgiyle bağlanmak ve onu vatani görev saymak gerekir. -Ben Türk gençliğinin spor yaparak güçlü olmasını isterim. -Dünya spor hayatı ve spor dünyası çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı, bizim için daha mühimdir. Çünkü ırk meselesidir, ırkın ıslahı ve kişayişi meselesidir ve hatta biraz da medeniyet meselesidir. -Cumhuriyet, fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek seviyeli muhafızlar ister. Yurt savunması bakımından bu derece ehemmiyetli olan izcilik, ferdi ve milli eğitim bakımından da o nisbette önemlidir. -Müsbet ilimlerin temeline dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan bahtiyar, kuvvetli bir nesil yetiştirmek siyasetimizin açık gayesidir.
atatürkün spora verdiği önem ile ilgili şiir